LMV ile Girit Gezisi Ali Melikoğlu

 

Lozan Mubadilleri Vakfı’nın yapmış olduğu 23 Nisan 2015 tarihli 3 gece 4 günlük Girit gezisine katıldım.

 

Ben aslen Giresunluyum ve İstanbul’da yaşıyorum. Üniversite yıllarımda Batı Trakyalı arkadaşlarla ayni evde kaldığımı için bende Yunanistan’daki Türklere karşı bir merak uyandı. Oradaki soydaşlarımın  yaşam koşullarını hep merak ettim. Okul bitip yıllar geçmesine rağmen ev arkadaşlarımla ve tanıdığım Batı Trakyalı dostlarımla bağlarımı koparmadım.

 

Sevgili dostum Ecz. Ertan Çiftçi Beyle üniversite yıllarından tanışıyorum.Lozan Mubadilleri Vakfının hazırlamış olduğu Girit gezisini okumuş. Bana Facebook’tan 25/02/2015 tarihinde “Lozan Mubadilleri Vakfının Girit gezisi var, birlikte gidebilir miyiz?” dedi. Hiç düşünmeden evet dedim. O gün kararımızı verdik ve 23 nisan 2015 tarihinde kendimizi Girit’te bulduk. Bu organizasyonda bize çok yardımı dokunan değerli insan Sefer Güvenç Beye huzurunuzda teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Sabiha Gökçen Hava alanında 23 Nisan 2015 günü saat 11:00 de gidecek olduğumuz hava yolunun kontuarında buluştuk. Ben burada 50 kişi falan olur diye düşünmüştüm. Girit’e giden diğer seyahat firmalarını saymıyorum, LMV organizasyonunda tam 110 kişi buluştuk. Uçak 13:00’te havalandı. Rotamız: Bandır’ma üzerinden Kaz dağlarını aşarak sağımızda Midili adası, solumuzda Ayvalık, Ege Denizi üzerinde uçtuk. Kah mas mavi Ege denizi, kah Foça ve Karaburun, Sakız Adası ve irili ufaklı Yunan adalarını geçtik. Girit’e yaklaştığımızda Santorini adası uzaklardan yarım ay şeklinde ve içine küçük adacıklarını almış olarak görünüyordu.

 

Heraklion (Kandiye) hava alanına 1 saat 20 dakika sonra indik. Giriş işlemlerini hallettikten sonra yaklaşık saat 15:00 gibi  bizi bekleyen otobüslerimize yöneldik. Gezi ekibi gurubu 3 bölmüş ve bizim şansımıza 3 no lu otobüs düştü. Biz otobüste 38 kişi idik. Otobüsümüze yerleştik ve gezi rehberimiz Sefer Güvenç Beyin önderliğinde bizim için en güzel günlerin geçtiği gezimiz başladı.

 

Şimdi burada okuyan arkadaşlar sorabilir. ”Diğer arkadaşlar adına bunu nasıl söyleye bilirsiniz” diye? Burada şunu söyleyeyim; gezinin ilk günü bizler bir birimizle kaynaştık ve çok güzel dostluklar oluştu. Bu dostluğu rehberimiz Sefer beyin sevgi dolu, arkadaşça, dostça hatta küçüklerimize babacanca yaklaşımı sağladı.Yazımın devamında bu dostluklara sizlerde şahit olacaksınız.

 

İlk durağımız milattan öncesi ve Girit tarihini anlatan ören yerine (Knossos) ulaştık. Knossos ören yeri giriş ücreti olarak 6 € ödedik.Yerel rehberimiz bize Knossos ören yeri ve Girit tarihi hakkında bilgiler sundu. Bol, bol fotoğraflar çektik. Konaklama yerimiz olan Kandiye’ye (Heraklion) hareket ettik. Kandiye’ye girişimiz esnasında yan koltuk da bulunan şu an tanışmıyoruz sadece göz aşinalığımız var. Çanakkale’den katılan eski bir Girit mübadili olan ailenin (Tosun ailesi) konuşmasına ister istemez kulak misafiri oluyorum. Bir ses ”Baba ben bu restoranı anımsıyorum” demesini duyuyorum. Tosun ailesinin o an anılarına şahit oluyorum. Sevgili dostum değerli insan Mühendis Mehmet Tosun bey, 2000 yılında kendi olanakları ile Rodos üzerinden uçakla Girit’e gelmiş. O ses kızı Deniz hanıma ait. O gün 5 yaşında olan küçük hanım, şimdi büyümüş ve üniversite 2. sınıfta okuyor. Zaman ne çabuk geçmiş. Bende onlarla 2000 yılına gidiyorum. Mehmet beyin anılarını size ilerde de anlatacağım.

 

Kandiye’ye Hanya kapsından girdik. Girit kökenli ünlü yazar Nikos Kazancakis’in mezarını ziyaret ettik. Kazancakis’in mezarı surların üzerinde ve Heraklion’u tepeden görüyor.Çok güzel bir manzarası var. Mezara çıkarken solda surların dibinde Üçler Tekkesini de göre bilirisiniz. Artık akşam oldu, otelimize dönüş saati. Otel şehir merkezinde ve odalarımıza yerleştik. Bir saat moladan sonra rehberimiz Sefer beyin öncülüğünde şehir turuna çıkıyoruz. Görülmesi gereken yerleri geziyoruz. Sefer bey bizi azat ediyor ve biz yemek için şehrin liman restoranlarına dağılıyoruz.Gurup tam olarak daha tanışmadı. Biz iki arkadaşız ve 7 kişilik Mehmet beyin gurubu var. Birlik de yürürken ben “sakıncası yoksa hep birlikte yemek yiyebilir miyiz?” diye soruyorum. Olumlu yanıt alıyorum. Şimdi 9 kişi olduk. Yok, yok guruba iki arkadaş daha katılıyor, 11 kişi oluyoruz. Sahilde bir restorana giriyoruz. Grubumuz orda kaynaşıyor. Sakıncası yoksa gurubu tanıtmak istiyorum. Biz, Ertan ve ben (Ali Melikoğlu), İki bayan arkadaşımız, Yeşim ve Hatice hanım. Müh. Mehmet Tosun ve ailesi , Av. Yılmaz Çizgici ve ailesi, Prf. Dr. Üner Çolak ve ailesi. Güzel bir gece geçiriyoruz, uzonun tattı bir başka.  Adam başı 20 €  ödeyerek otelimize dönüyoruz.

 

2. günümüz sabah saat 9:00’da başlıyor. Yerapetra’ya gidiyoruz. Yerapetra Girit’in güneyin de ve Afrika’ya bakıyor. Diğer otobüsdekiler Heraklion’da müze gezecekler ve sonra onlarla, Ayios Nikoloas’da buluşacağız. Dün gurup olarak şu kararı almıştık; isteyen Heraklion’da kalır ve müzeyi gezebilir ve diğer otobüslerle buluşma yerine gelebilir demiştik. Bizim guruptan bir aile müze gezisine gitti. Otobüsümüze diğer otobüsten bir aile katıldı.Onlarda bizimle geliyor. Çizgici ailesi, Betül hanım rahatsızlandığı için aramızda olamadı. Onları buluşma yerinde alacağız.

 

Sefer Bey güzergahımız ve gezimiz hakkın da bize bilgiler aktarıyor. Bir birimizle kaynaşmamız için herkesi mikrofona davet etti. Otobüste sadece Efe ailesinin bağları Yerapetra’da imiş, orda onların anıları ile yüzleşeceğiz. Rize’den gelen Ecz.Nural hanım ve eşini tanıdık. Tanaş Bey eski İstanbullu ve yıllar önce Girit’e gelmiş. Ayios Nikolaos’da yasıyor. Tanaş Bey eski bir İstanbul’lu olarak bize gönüllü rehberlik yapıyor. Anne kız Susuzlu ailesi, Ayvalık dan gelen 3 arkadaşımız, Tunga bey ve Burak bey. Burak beyin Girit’e bu 4 . gelişi oluyormuş.

 

Saat 11:00 sularında Yerapetra’dayız. Otobüs limana park ediyor.Küçük ve güzel bir şehir, yürüyüş mesafemizde,  minaresi yarım kalmış camiyi ziyaret ediyoruz. Burada otobüsümüz de bulunan  ve mübadelede buradan göç etmiş ailenin anılarına tanıklık ediyoruz. Aile; Balıkesir  Erdek’te yaşıyor. Onları karşılayan dostları Hiristo beyle hasret gideriyorlar. Yaşadığı evi görüyoruz. Osmanlı döneminden kalma bir çeşmeyi ziyaret ediyoruz. Mübadele dedik de hep bizimkilerden mi bahsedeceğiz; Yerapetra’da da Anadolu’dan gelmiş çok mübadil var. Onların açmış olduğu mübadil derneğini ziyaret ediyoruz. Hatice hanım mübadillerin kendi müzik korosunun söylediği ve çaldığı bir  CD alıyor. Hatice hanıma CD sini gülümseyerek ve bu  geziyi anımsayarak dinlemesini temenni ediyorum. İnsanlar neler yasamış, toprağından kopmak çok zor. Dernek’te fotoğraflara bakarken onların yaşadıklarını bende yaşadım. Aslında orda olan her insan yaşadı bundan eminim. Zaten çoğunluk mübadil çocukları. Bu gezide birinci nesilden 4 . nesile kadar mübadil tanıdım.

 

Artık dönüş zamanı, Ayios Nikolaos’a geldik. Burada fazla zamanımız yok. Çünkü biz o zamanı Yerapetra’da anılarla geçirdik.Yürüyüş mesafesinde denizle bağlantılı olan gölü görebildim ve otobüsümüze dönerek Elounda kasabasına geçtik. Oradan 1903 yılına kadar denizci Türk ailelerin yaşadığı, sonrasında da 1950’li yıllara  kadar cüzzam kolonisi olarak kullanılan Spinalonga adasına tekne ile hareket ettik. Spinalonga adasında lütfen adayı yürüyerek keşfedin. Geldiğiniz yoldan geri dönmeyin, hep ileri gidiniz. Ayni yere çıkıyorsunuz. Tekne kişi başı 10 €. Burada belli bir süre gezdik den sonra, Girit mutfağının leziz tatlarını uzo eşliğinde tattık. Müzik ve yerel dans çok güzeldi. Yemek ücreti kişi başı 25€ .  Bu arada geçen gece birazcık rahatsız olan Mehmet Bey kardeşimiz bize uzoda katkıda bulunamadı. Sağ olsun yinede su bardağı ile bize eşlik etti. Bizim guruba 2 kişi daha eklenerek 13 kişi olduk. Rethimno’ya  hareket ettik. Güzergahımızda bulunan El Greco köyüne uğradık. El Greco ünlü Yunan kilise süsleme ressamıdır. Akşam Rethimno’da otelimize yerleşiyoruz. Akşam için yemek otelde olduğu için dışarı çıkmıyoruz. Zaten öğlen kemence ve müzik eşliğinde harika yemek yediğimiz ve uzo tattığımız için ben alkol alamdım. Otelde alkol artı ücret.

 

Girit’te 3. günümüz başlıyor, sabah otelimizde kahvaltıdan sonra otobüslerimize yerleşip şehir merkezine hareket ediyoruz. Otobüs bizi limanda bırakıyor ve biz şehri yaya olarak turluyoruz. Sanki burası bizden bir yer, Ayvalık-Cunda Adasında gibi hissetim kendimi. Rehberimiz Sefer Beyin anlatımı ve diğer otobüslerin rehberi eşliğinde şehri geziyoruz. Burada Osmanlı eserleri ve bir tane Venediklilerden kalma çeşmeyi görüyoruz. Serbest zaman ve biz kaleye çıkıp şehri tepeden izliyoruz. Kale giriş ücreti 4 € dur. Kalede bir Osmanlı camisi ve kilise bulunuyor. Görülebilirde, görülmeyebilirde. Ben gördüğüm için mutluyum. Burada da süremiz doldu ve biz artık Hanya’ya yol alıyoruz.

 

Hanya’ya giderken harika bir manzara ve Souda körfezi bize eşlik ediyor. Hanya Osmanlı imparatorluğunun ilk aldığı Girit kenti oluyor. Hanya’da Venedik ve Osmanlı eserleri hiç zarar görmemiş. Tarih olarak görülmesi ve yaşanması gereken bir şehir. Bu şehirde zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.

 

Hanya’ya Cumartesi günü geldik alış veriş yapmak isteyen arkadaşlar için otobüs bizi kapalı çarşının önünde bıraktı. Burada 2 saatlik bir serbest zamanımız var. Biz 2 saati çarşı  ve etrafı gezerek geçirdik. Otelimiz merkeze1 kmmesafede temiz otel. Rehberimiz Sefer Bey’in öncülüğünde şehri gezdik. Programda olan her yeri gördük.Tophane mahallesi Osmanlıdan kalma, limanın bulunduğu semt. Daracık sokakları görmeye değer. Hanyalılar o sokakları kafe, restoran, turistik mağaza ve butik otel yapmışlar. hamam ve bir cami de turistik alışveriş dükkanı olmuş. Liman canlı ve çok güzel. Denize nazır restoranlar insanı cezbediyor. Limanda güzel anılarla dolu harika zaman geçirdik. Hani bizim İzmir’li sanatçımız  DARİO MORENO ne güzel söylemiş ”Deniz ve mehtap” işte öyle bir an. Ay gökyüzünde ve aksi denizde. Mehtap ve yakamoz, gel de içme. İlk gecemizde acemiliğimizden ana yiyecekleri fazla söylemiştik. Avrupa da porsiyonlar iki kişiyi doyuruyor. Ülkemize göre çok ucuz ve deniz ürünleri kaliteli. Kafamız güzel, burası Hanya, yürüdük ara sokaklarda. Sevgili dostum Av. Yılmaz Çizgiçi Bey’in kulakları çınlasın. Öğlen canı musakka çekmiş ve tam önünden geçtiğimiz restoranı öve, öve bitiremiyor (!) Yediğine, yiyeceğine pişman olmuş. Gece bitti ve otelimizdeyiz.

 

Burası grupta ki arkadaşlarımızın anıları ile dolu. Daha doğrusu dedelerinin bırakıp geldiği topraklar. Duygusal anların yaşandığı şehirlerden biri. Anne, kızın dedesi buradan Anadolu’ya göçmüşler. Onlara söz vermiştim sizinle bende gelirim dedenizin yaşadığı yeri görmeye diye; ama kısmet olmadı. Onlar gittiler ve gördüler. Sabah kahvaltımız sırasında Hanya Belediye başkanı  ve Akdeniz Araştırmaları Merkezi Başkanı Sefer Bey’in daveti üzerine otelimize geldiler. Gurup olarak onlarla tanıştık.

 

Mehmet Tosun Bey’in de dedeleri Hanya’dan gelmiş. Mehmet Bey’in elinde baba annesinin Girit’ten almış olduğu  ilkokul diplomasının fotokopisi vardı. Mehmet Bey de okulu ve dedesinin yaşadığı evi bulmak için Girit’te araştırmalar yapmış ve 2010 yılında Çanakkale’ ye gelen Girit’li mühendis Manolis Marinakis Beyle tanışmış. Sabah kahvaltıdan sonra Mehmet Bey’in misafiri müh. Manolis Marinakis otelimiz de idi. Bey efendi ile tanışma şerefine nail oldum. Yemek’ten sonra Mehmet bey, Müh. Bey ile ailesinin yasadığı yerleri  aramaya gitti. Anne, kızın ( Mehtap ve Ayşil hanım ) ve Mehmet Bey’in mutlulukları yüzlerinden okunuyordu.  Büyüklerinin yaşadıkları yerleri görmek onlara huzur vermiş. Onlarla bu mutluluğu yaşamak çok güzel.

 

Gezimiz artık sona doğru yaklaşıyor, bu gün gezimizin 4. günü  ve bizler artık Hanya’ya veda edeceğiz. Saat 15:00’te otobüse yerleşiyoruz ve saat 23:00’te kalkacak olan uçağımıza ulaşmak için Heraklion’a doğru yola çıkıyoruz. Hanya’ya veda ederken Yunanistan eski başbakanlarından Venizelos’un mezarına uğruyoruz. Buradan Hanya’nın görünüşü bir başka. Akşam 17:30 gibi Heraklion’a ulaşıyoruz ve akşam yemeğimizi şehirde yedikten sonra saat 20:00’de hava alanına hareket ediyoruz. Saat 23:00’de artık Girit’e veda saatimiz. Hoşça kal Girit.

 

Bu gezide 3 nolu otobüsün değerli yolcularının ismini burada sizinle paylaşmak istiyorum.

 

Ecz.Nural Hanım ve eşi, Hasan Tozun bey, Efe ailesi,  Lütfü Kuzucu ve ailesi, Atilla Altaş, Ayşil ve Mehtap Susuz, Saime Zeybek, Nazlı Ruhsar Erman, Ayşe Özlem Ersal ve Fatma Özden Ersal, Tunga Türker ve Mehmet Burak Altuğ  ve bizim gurup; Billur Önder hanım efendi ve Teyzesi Yeşim Padar, Hatice Pir, Av.Betül ve Av.Yılmaz Çizici,  Mehmet, Nüket ve Deniz Tosun, Üner ve Nur Çolak, Ertan Çiftci, Ali Melikoğlu.

 

Sayın Sefer GÜVENÇ Bey’e ve onun nezdinde Lozan Muadilleri Vakfı kurucularına ve yönetimine teşekkür ediyorum. Lozan Mübadilleri Vakfı’nın gezilerinde buluşmak dileği ile hoşça kalın

 

Ali MELİKOĞLU